Friday, 12 August 2011

Zamanizm'e doğru

"O halde, başlangıçta ne vardı?"
Düşünebilen her canlının en az bir defa soracağı bu soru, geçen hafta, tatil dönüşünü 9 saatlik araba yolculuğu ile gerçekleştiren bir grubun, felsefeden psikolojiye, biyolojiden fiziğe varan sohbetinin inişli çıkışlı evrelerinden birinde, aceleci bir ağızdan heyecanlı bir ses tonuyla arabanın boşluğuna doğru dökülüverdi: "O halde, başlangıçta ne vardı?" Sohbeti yeni bir viraja sokan bu soru, o gün orada, bilimin açıklayabildiği ve elbette bizim bilimi yorumlayabildiğimiz kadarıyla tartışıldı, ve evrendeki yerimize karşılık kendi varlığımızın anlamsızlığı noktasında yoğunlaşarak, huşu içerisinde susulması ile son buldu.

Dün akşam, yapmaktan hiç de hazzetmediğim bulaşık işlerine giriştiğim sırada, kafamda, o günkü tartışmanın izleri ve daha birçok düşünce vardı. Durulama safhasına geçmek üzereyken, sessizce konuştum köpüklere doğru: "Başlangıca, yokluğa gidiyorsunuz."

Gündelik sohbetlerde, konusu açıldığında, dördüncü boyutu açıklamak için hep şu örneği veririm: Bir solucan düşünün, zaman zaman düşey eğimleri olan iki paralel plaka arasında, kendi yüksekliğine hapsedilmiş şekilde yol alıyor. Solucan düşünebilen bir canlı olsaydı, eğimli yola girdiğinde, aşağı doğru daha iyi hareket ettiğini, buna karşılık yukarı tırmanışta zorlandığını fark edecek, ancak buna bir anlam veremeyecekti. Solucanın üçüncü boyutu hissettiği halde onu çözümleyememesi, dördüncü boyut olan zamana yaklaşımımızla aşağı yukarı aynıdır; onu hissederiz, ancak nasıl işlediği konusunu açıklayamayız.